NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
51 - (2418) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا ابن
نمير وعبدة.
قالا: حدثنا
هشام عن أبيه
قال:
قالت
لي عائشة:
أبواك، والله!
من الذين
استجابوا لله
والرسول من
بعد ما أصابهم
القرح.
[ش
(أبواك) تعني
أبا بكر
والزبير.
(استجابوا)
بمعنى أجابوا.
والسين
والتاء
زائدتان.
(القرح) قال
الراغب: القرح
الأثر من
الجراحة من
شيء يصيبه من
خارج. والقرح
أثرها من داخل].
{51}
Bize Ebû Bekr b. Ebi
Şeybe rivayet etti. (Dediki): Bize İbni Numeyr ile Abde rivayet ettiler.
(Dedilerki): Bize Hişam, babasından rivayet etti. (Demişki):
Bana Âişe:
«Vallahi senin iki baban
kendilerine yara isabet etmişken, Allah ve Resulüne icabet edenlerdendir.»
dedi.
51-م - (2418) وحدثناه
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا أبو
أسامة. حدثنا
هشام، بهذا
الإسناد.
وزاد: تعني
أبا بكر
والزبير.
{m-51}
Bize bu hadisi Ebû Bekr
b. Ebi Şeybe de rivayet etti. (Dediki): Bize Ebû Usâme rivayet etti. (Dediki):
Bize Hişâm bu isnadla rivayet etti.
«Âişe bununla Ebû Bekr
ve Zübeyr'i kasdediyor» cümlesini de ziyâde etti.
52 - (2418) حدثنا
أبو كريب،
محمد بن
العلاء. حدثنا
وكيع. حدثنا
إسماعيل عن
البهي، عن
عروة. قال:
قالت
لي عائشة: كان
أبواك من
الذين
استجابوا لله
والرسول من
بعد ما أصابهم
القرح.
{52}
Bize Ebû Kureyb Muhammed
b. Ala' rivayet etti. (Dediki): Bize Veki' rivayet etti. (Dediki): Bize İsmail,
Behiy'den, o da Urve'den naklen rivayet etti. Urve (Şöyle demiş):
Bana Âişe: «Senin iki
baban kendilerine yara isabet etmişken, Allah ve Resulüne icabet eyleyen
kimselerdendir.» dedi.
İzah:
Hz. Âişe'nin Urve'ye:
«Senin iki baban...» diye hitab etmesi, Urve, kız kardeşi Esma'nın oğlu
olduğundandır. İki babadan biri Urve'nin kendi babası Zübeyr, diğeri de dedesi
Ebû Bekr'dir. Bu da icabında dedeye baba demenin caiz olduğunu gösterir.
«Müslim» şarihlerinden
Übbi'nin beyânına göre Hz. Âişe bu hadisi ile «Hamraü'l-Esed» vak'asına işaret
etmiştir. Vak'a şudur: Uhud harbinden dönüşde müslümanlar aldıkları yaralardan
pek bitâb düşmüşlerdi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellemj, Ebû Süfyân'ın
müslümanları mağlûb ve perişan göstererek onlara tekrar hücum etmesinden
endişelenerek müslümanlara:
«İçinizde düşmanı
takibe çıkacak bir kimse yok mu?» diye seslenmiş. Hemen Hz. Ebû Bekr'le Hz.
Zübeyr ortaya çıkmış ve yetmiş kişi hazırlayarak düşmanı takip etmişlerdi. Ebû
Süfyân, Uhud'dan ayrıldıktan sonra Ravha'ya gitmiş, orada yapmak istediği işi
neden yarıda bıraktığına pişman olmuş, düşünmeğe başlamıştı. Düşmanı takib eden
müslümanlar Mekke'den sekiz mil uzakta bulunan «Hamraü'l-Esed'e kadar
gitmişlerdi. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve.Seilem) burada Huzâa'nın reisi
Ma'bed ile karşılaştı. Huzâalılar alenen müslüman olmamakla beraber kalben
müslümanlara meyyaldiler. Ma'bed, Ebû Süfyân'a giderek Nebiimizin ashabı ile
birlikte gelmekte olduklarını söylemiş, Ebû Süfyân da hücumdan vaz geçerek
Mekke'ye doğru yürümüştü. Müverrihler bu hâdiseye «Hamraü'l-Esad» vak'a'sı
derler. Ve onu müstakil bir gaza gibi kaydederler.